Kabın Şeklini Almak

Süleyman Fazıl Yeşil
2 min readMay 11, 2019

Kaynak: Sevgili Google

İş yaşamımız boyunca farklı şirketlerde çalışıyoruz, farklı kültürler görüyoruz, farklı çalışma biçimleri ve alışkanlıklar ediniyoruz. Gittiğimiz yerlere önceki çalıştığımız yerlerde edindiğimiz pratikleri de beraberimizde götürüyoruz.

Yeni bir yere gittiğimizde, önce içine girdiğimiz dünyayı kavramaya çalışıyoruz. İşlerin nasıl yürüdüğünü anlamaya çalışıyoruz. Bildiklerimizle bulduklarımızı kıyaslıyoruz. Bazı şeyler olağan ve tanıdık geliyor, bazılarına burada da böyle yapılıyormuş diyoruz, bazı şeylerse heybede taşıdıklarımızla çatışıyor.

Önce bu işin doğrusu bu değil diyoruz, değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Fakat zamanla, yanlış veya verimsiz olduğunu düşündüğümüz pratikleri uygulaya uygulaya onlara alışıyoruz. Artık başlarda direnç gösterdiğimiz şeyler normalleşiyor, norm haline geliyor, bildiklerimizi unutuyoruz. Eski alışkanlıkların yerini yenileri alıyor. Yavaş yavaş içine girdiğimiz kabın şeklini alıyoruz. Sorgulayıcı tavrımız gidiyor. Körleşiyoruz.

Artık hayat rölantide sürmeye başlıyor. Çemberin dışını unutuyoruz. Sınırlı bir dünyada yaşam sürmeye başlıyoruz. Zaman geçtikçe yeni alışkanlıkların getirdiği yeni bir konfor alanı oluşmaya başlıyor. Kafamızı kaldırıp da dış dünyada ne olup bitiyor bakmamaya başlıyoruz. Bir işin en iyi, en verimli şekilde nasıl yapılacağını araştırmıyor, sorgulamıyoruz. Kendi kurumsal süreçlerimizi, pratiklerimizi diğerlerlerininkileriyle kıyaslamaktan vazgeçiyoruz.

Zamanla geçmiş pratikler, kullanılan araçlar, alışkanlıklar üzeri tozlu anılara dönüşüyor. Artık bizi beslemez hale geliyorlar. Cevher yavaş yavaş sönüyor, külleniyor. Yenilik getirme, üretme, değiştirme ve dönüştürme gücünü yitiriyor. Hayal dünyamız küçülüyor, daralıyor.

Peki böyle mi olmak zorunda? Doğanın bir kanunu mu bu? Biraz öyle biraz değil.

Bulunduğumuz yere alışmamız normal. Burnumuz da öyle çalışıyor. Girdiğimiz toplantı odasındaki ağır havaya iki üç dakika sonra alışıyoruz. Dışarı çıkıp geldiğimizde yeniden fark ediyoruz içerideki ortamın havasız olduğunu.

Geçmiş tecrübe ve pratiklerimizin artık bizi besleme gücünü yitirmeleri ise normal değil. Büyük kurumlarda yüzlerce dişliden bir dişli olmak, bütüne etki etme gücünün sınırlı olması, etki etme isteğinin zamanla sönmesine sebep olmamalı. Yeni öğrendiğimiz ve alıştığımız pratikler; geçmiş pratiklerimizi, bildiklerimizi unutmamıza sebep olmamalı.

Bunun için belki de pratiklerin ve süreçlerin ihtiyaçlardan doğduğunu bilmemiz gerekiyor. Pratiklerin gerisinde belirli prensiplerin olduğunu ve prensiplerin de bazı temel değerlerin üzerinde yükseldiğini bilmemiz, bunların farkında olmamız gerekiyor. Pratikleri, uygulamaları ortaya çıkaran şeyleri kavramamız gerekiyor. Toprağın üzerindeki meyvenin, toprağın altındaki tohumunu, özünü bilmemiz gerekiyor.

Son olarak dış dünya ile olan bağı koparmayıp, arada bir kafayı dışarı uzatıp oksijen almaya devam etmek, ateşi harlamak gerekiyor.

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

Süleyman Fazıl Yeşil
Süleyman Fazıl Yeşil

Responses (1)